SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

MESACİD BAHSİ

<< 612 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

171 - (612) حدثنا أبو غسان المسمعي ومحمد بن المثنى. قالا: حدثنا معاذ (وهو ابن هشام) حدثني أبي عن قتادة، عن أبي أيوب، عن عبدالله بن عمرو؛ أن نبي الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "إذا صليتم الفجر فإنه وقت إلى أن يطلع قرن الشمس الأول. ثم إذا صليتم الظهر فإنه وقت إلى أن يحضر العصر. فإذا صليتم العصر فإنه وقت إلى أن تصفر الشمس. فإذا صليتم المغرب فإنه وقت إلى أن يسقط الشفق. فإذا صليتم العشاء فإنه وقت إلى نصف الليل".

 

{171}

Bize Ebu Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. El-Müsennâ rivayet ettiler. Dedilerki: Bize Muâz (yâni îbni Hişâm) rivayet etti. (Dediki): Bana babam, Katâde'den, o da Ebu Eyyub'dan, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivayet etti ki Nebîyyullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Sabah namazını kıldığınız vakit (yok mu) o vakit tâ güneşin ilk ışığı doğuncaya kadar devam eder, sonra öğleyi kıldığınız vakit (yok mu) o vakit tâ ikindi oluncaya kadar devam eder. İkindiyi kıldığınız vakit (yok mu) o vakit tâ güneş sararıncaya kadardır. Akşam namazını kıldınız mı, onun vakti de tâ şafak kayboluncaya kadar devam eder. Yatsıyı kıldığınız vakit (yok mu) o vakit de gecenin yarısına kadar devam eder.» buyurmuşlar.

 

 

İzah için buraya tıklayın

 

 

 

172 - (612) حدثنا عبيدالله بن معاذ العنبري. حدثنا أبي. حدثنا شعبة عن قتادة، عن أبي أيوب، (واسمه يحيى بن مالك الأزدي ويقال: المراغي. والمراغ حي من الأزد) عن عبدالله بن عمرو، عن النبي صلى الله عليه وسلم؛ قال:

 "وقت الظهر ما لم يحضر العصر. ووقت العصر ما لم تصفر الشمس. ووقت المغرب ما لم يسقط ثور الشفق. ووقت العشاء إلى نصف الليل. ووقت الفجر ما لم تطلع الشمس".

 

[ش (ثور الشفق) أي ثورانه وانتشاره].

 

 

{172}

Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivayet etti. (Dediki) : Bize babam rivayet etti. (Dediki) : Bize Şu'be, Katâde'den, o da Ebu Eyyûb'dan/(Ebu Eyyûb'un ismi Yahya b. Mâlik El-Ezdî'dir. Merâğî deyenler de vardır. Merâğ: Ezd kabilesinin bir koludur), o da Abdullah b. Amr'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet ettiki. Resulullah (Sallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Öğlenin vakti, ikindi vakti girmediği müddetçedir. İkindinin vakti güneş sararmadıkça berdevamdır. Akşamın vakti şafağın yaygınlığı düşmedikçe devam eder, yatsının vakti gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti de güneş doğuncaya kadardır.» buyurmuşlardır.

 

 

(612) حدثنا زهير بن حرب. حدثنا أبو عامر العقدي. ح قال وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا يحيى بن أبي بكير. كلاهما عن شعبة، بهذا الإسناد. وفي حديثهما: قال شعبة: رفعه مرة. ولم يرفعه مرتين.

 

{....}

Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dediki) : Bize Ebu Amir El-Akadî rivayet etti. H.                                                                             

Bize Ebu Bekir b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki) : Bize Yahya b. Ebi Bükeyr rivayet etti. (Ebu Âmir ile Yahya'nın) ikisi de bu hadîsi Şu'be'den bu isnâdla rivayet etmişlerdir. Her ikisinin rivayetinde:

 

«Şu'be Dediki: Katâde bunu bir defa ref etti1; iki defa ref etmedi.» ifâdesi de vardır.

 

 

173-(612) وحدثني أحمد بن إبراهيم الدورقي. حدثنا عبدالصمد. حدثنا همام. حدثنا قتادة عن أبي أيوب، عن عبدالله بن عمرو؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال:

 "وقت الظهر إذا زالت الشمس. وكان ظل الرجل كطوله. ما لم يحضر العصر. ووقت العصر ما لم تصفر الشمس. ووقت صلاة المغرب ما لم يغب الشفق. ووقت صلاة العشاء إلى نصف الليل الأوسط. ووقت صلاة الصبح من طلوع الفجر. ما لم تطلع الشمس. فإذا طلعت الشمس فأمسك عن الصلاة. فإنها تطلع بين قرني شيطان".

 

[ش (بين قرني شيطان) قيل: المراد بقرنه أمته وشيعته. وقيل: قرنه جانب رأسه. وهذا ظاهر الحديث فهو أولى. ومعناه أنه يدني رأسه إلى الشمس في هذا الوقت ليكون الساجدون للشمس من الكفار في هذا الوقت، كالساجدين له. وحينئذ يكون له ولشيعته تسلط وتمكن من أن يلبسوا على المصلي صلاته. فكرهت الصلاة في هذا الوقت لهذا المعنى، كما كرهت في مأوى الشيطان].

 

{173}

Bana Ahmed b. İbrahim Ed-Devrakî rivayet etti. (Dediki) : Bize Abdüssamed rivayet etti. (Dediki) : Bize Hemmâm rivayet etti. (Dediki) : Bize Katâde, Ebu Eyyûb'dan, o da Abdullah b. Amr'dan naklen rivayet etti ki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :

 

«Öğle'nin vakti güneş zevâl'e vardığı zamandan başlayarak, bir kimsenin gölgesi uzunluğu kadar oluncaya kadar (yâni) ikindinin vakti girmediği müddetçedir, ikindinin vakti güneş sararmadığı müddetçedir, akşam vakti şafak kaybolmadığı müddetçedir. Yatsı namazının vakti mutedil uzunlukdaki gecenin yarısına kadardır; sabah namazının vakti tan yeri ağardıktan, güneş doğmasına az kalıncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu bir daha namazı kes! Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar.»   buyurmuşlar.

 

 

174 - (612) وحدثني أحمد بن يوسف الأزدي. حدثنا عمر بن عبدالله بن رزين. حدثنا إبراهيم (يعني ابن طهمان) عن الحجاج (وهو ابن حجاج) عن قتادة، عن أبي أيوب، عن عبدالله بن عمرو بن العاص؛ أنه قال:

 سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن وقت الصلوات؟ فقال "وقت صلاة الفجر ما لم يطلع قرن الشمس الأول. ووقت صلاة الظهر إذا زالت الشمس عن بطن السماء. ما لم يحضر العصر. ووقت صلاة العصر ما لم تصفر الشمس. ويسقط قرنها الأول. ووقت صلاة المغرب إذا غابت الشمس ما لم يسقط الشفق. ووقت صلاة العشاء إلى نصف الليل".

 

{174}

Bana Ahmed b. Yûsuf El-Ezdi rivayet etti. (Dediki) : Bize Ömer b. Abdillâh b. Rezin rivayet etti. (Dediki): Bize İbrahim (yâni İbni Tahmân) Haccâc 'dan —ki İbni Haccâc'dır— o da Katâde'den, o da Ebu Eyyûb'dan, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen rirâyet etti ki Abdullah şöyle demiş: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e namaz vakitleri sorulduda, şöyle buyurdular:

 

«Sabah namazının vakti güneşin ilk ışığı doğmazdan önceki zamandır. Öğle namazının vakti güneş semânın ortasından meyil, ettiği zamandır. (Ve) ikindinin vakti girinceye kadar devam eder. İkindi namazının vakti güneş sararıncaya ve ilk ışığı düşünceye kadardır. Akşam, namazının vakti, güneş battıktan, şafak kayboluncaya kadardır. Yatsı namazının vakti gecenin yarısına kadardır.»

 

 

175 - (612) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. قال: أخبرنا عبدالله بن يحيى بن أبي كثير. قال: سمعت أبي يقول:

 لا يستطاع العلم براحة الجسم.

 

[ش (حدثنا يحيى بن يحيى) قال الإمام النووي: جرت عادة الفضلاء بالسؤال عن إدخاله مسلم هذه الحكاية عن يحيى. مع أنه لا يذكر في كتابه إلا أحاديث النبي صلى الله عليه وسلم محضة. مع أن هذه الحكاية لا تتعلق بأحاديث مواقيت الصلاة. فكيف أدخلها بينها؟ وحكى القاضي عياض رحمه الله تعالى، عن بعض الأئمة قال: سببه أن مسلما رحمه الله تعالى أعجبه حسن سياق هذه الطرق التي ذكرها لحديث عبدالله بن عمرو، وكثرة فوائدها وتلخيص مقاصدها، وما اشتملت عليه من الفوائد في الأحكام وغيرها. ولا نعلم أحدا شاركه فيها. فلما رأى ذلك أراد أن ينبه من رغب في تحصيل الرتبة التي ينال بها معرفة مثل هذا، فقال: طريقه أن يكثر اشتغاله وإتعابه جسمه في الاعتناء بتحصيل العلم. هذا شرح ما حكاه القاضي].

 

{175}

Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivayet etti. Dediki: Bize Abdulah b. Yahya b. Ebî Kesir haber verdi. Dediki: Babamı: «Bedeni rahat tutmakla ilim elde edilemez» derken işittim.

 

 

İzah:

Bu rivayetler namaz vakitlerinin başlarını ve sonlarını bildirmektedir.

 

Şeytanın boynuzlarından murâd: Bâzılarına göre onun ümmeti ve kabîlesidir. Bir takımları bundan murâd başının üstü olduğunu söylemişlerdir. Nevevî bu ikinci ihtimâli daha zahir ve evlâ bulmaktadır. Bu takdirde hadîsin manâsı: «Güneş doğarken, şeytan başını güneşe yaklaştırır. Bu suretle güneşe tapan kâfirler ona secde eder gibi olurlar. Şeytanların kendilerine tasallutu da kolaylaşır» demek olur. Bundan dolayadır ki güneş doğarken namaz kılmak mekruh olmuşdur.

 

Nevevî diyor ki: «Öteden beri ulemânın âdeti Abdullah b. Yahya 'nın babasından naklettiği (Bedeni rahat tutmakla ilim elde edilemez) sözünü Müslim'in niçin burada zikrettiğini sormakdır; Müslim kitabında Nebi (Şallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in hadîslerinden başka bir şey zikretmezken namaz vakitlerini bildiren hadîslerle hiç bir alâkası olmadığı hâlde Yahya b. Ebî Kesirden Hkaye edilen bu sözü buraya nasıl almışdır?          

 

Kaadı İyâz, bâzı büyüklerin şöyle dediğini naklediyor: Bunun sebebi, Abdullah b. Amr hadîsi için zikrettiği tarîklerin siyak güzelliği, bunların pek çok faydalar ihtiva etmesi maksadlarımn hulâsa edilişi ahkâm v.s. hususunda şâmil oldukları faydalar hoşuna gitmişdir. — Bu husûsda Müslim 'e hiç bir kimsenin ortak olduğunu da bilmiyoruz. —

 

îşte Müslim bunu görünce böyle bilgileri elde etmeye nail kılan rütbeyi tahsil etmek isteyenlere tenbîhde bulunmayı dilemiş ve: Bunun yolu çok çalışmak ve tahsîl-i ilim uğurunda vücûdu yormak olduğunu söylemişdir.»